7 Şubat 2012 Salı

Gelir Testi Maceraları (Güncellendi - 7 Şubat)


1. Gün

Her şey bir kaç gün önce SGK tarafından eve gönderilen zarfın içinden adımın çıkmasıyla başladı. Gidip Gelir Testi denen şeyi yaptırıp işsiz güçsüz bir dar gelirli olduğumu ispatlamam gerekiyormuş devlete. Ben de düştüm yollara.
Ulan yıl olmuş 2012 (Uzun zamandır böyle başlayan bir cümle kurmak istemiştim), internet üzerinde her şey kayıtlı, ama devlet efendi kimin çalışıp çalışmadığını, kimin ne kadar kazandığını-kazanmadığını öğrenmek için yine bürokrasinin kucağına oturuyor. Diyeceksiniz ki "Kayıt dışı çalışanlar var." Ve ben de diyeceğim ki "Kayıt dışı çalışanlar zaten bu testlerde de bu işlerinden söz etmiyorlar, neticede resmi bir kayıt yok, ispatlanamaz." Dolayısıyla bok yere uğraştırılıyoruz. Her neyse.

Gelen kağıtta diyor ki, aynen yazıyorum: "1/1/2012 tarihi itibariyle genel sağlık sigortalılığı tesciliniz asgari ücret üzerinden re'sen yapılmış olup 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin (g) bendi kapsamında yapılan tescilinize esas olmak üzere, aile içindeki gelirin kişi başına düşen aylık tutarının belirlenmesi için SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA VAKIFLARINA BAŞVURARAK gelir testi işlemi yaptırmanız gerekmektedir."

Ben de devletin lafına inandım (aklımı s*keyim) koyuldum yola. Ankara'nın  "metropol ilçe" olarak adlandırılan ilçelerinden birisinde yaşıyorum. Bahsi geçen vakıf, kaymakAMlık binasında. KaymakAMlık binası ise ilçe merkezinin tamamen dışında, ebesinin nikahında yer almakta. Evimiz merkezde, evden çıkıp yürüyerek kaymakAMlık binasına ulaşmam 35 dakika sürdü (Ki küçümlüğümden beri alışkanlık, hızlı yürürüm. Siz hesab edin.). Tabi bu kaymakAMlık binası merkezin dışında olduğu için yollar fena halde çamur. Ayakkabılarımı geçtim, çoraplarıma kadar çamurlandım aziz dostlarım. Pantolonumun paçaları feryat figan içinde BOKA BATTIĞIMIZI haykırıyor sanki. Zar zor ulaştım binaya, ben de sportif bi adam değilim, tembelim, bacaklarım koptu yürümekten. Zar zor ikinci kata çıktım. Diplerde köşelerde bahsedilen vakfın bürosunu buldum. İçeriye girdim.

Lisedeyken bir sınıf arkadaşım vardı. Bu kızın babası akp bilmemne üyesiydi ve belediyede çalışıyordu. Biz o kadar kastırıyorduk, kız rahattı. Babasının parası sayesinde özel bir üniversitede 2 yıllık dandik bir bölüm bitirdi. Ve şimdi o kız karşımda oturuyor. Babasının torpiliyle birlikte kaymakAMlıkta çalışmaya başlamış. Merhaba dedim, merhaba dedi. Sevinmiş gibi yaptı, umursamıyormuş gibi yaptım. Benimkisi daha inandırıcı oldu çünkü gerçekten umursamıyordum. Gelir testi için geldiğimi söylediğimde o ince biçimsiz dudaklarının arasından çıkan sözler gözümün önüne motoloflu saldırıya uğrayan bir kaymakAMlık binası getirdi: "Yaa biz çok yoğun olduğumuz içün, o gelir testi işine yeşil kart bürosu bakıyoo. Kimlik fotokopinle gidiyosun orayaa, orada yapıyolar. Boşuna gelmişsin buraya kadaaar." (Şimdi neden devlete inanmakla hata ettiğimi anladınız mı?)

Küfür ede ede, sigarayı kemire kemire, saldırı planları düzenleye düzenleye geri döndüm ilçe merkezine. Bir 35 dakikam da öyle yolda geçti. Etti mi 70 küsür dakika? Etti. Dönüş esnasında bastığım buz kırılınca altındaki çamurlu su sıçrayıp pantolonumun sağ paçasını dizime kadar çamur yaptı. Yol kenarında biriken kar yığınlarını tekmeleyerek rahatlayabildim biraz. Balkonlardan teyzeler bakıyordu.

İlçe merkezine gittim, girdim bir kırtasiyeye. O sırada kırtasiyede kimlik fotokopisi çektirmekte olan birisini gördüm. Bu da benim liseden sınıf arkadaşımdı. Devlet hepimizi aynı gün beceriyordu sanırım. Ben onu tanıdım, o beni tanımadı. Ben ona selam vermedim, o da bana selam vermedi. O işini halledip çıktıktan sonra kırtasiyeciye "Birader, şu gelir testi için kimlik fotokopisi istiyorlarmış. önlü arkalı mı, sağlı sollu mu olacak nasıl olacak bilmiyorum. Yapsana sen bişeyler" dedim. Eleman tip tip bakıp "Önlü arkalı abi" dedi, çekti fotokopiyi, "15 kuruş" dedi. 25 kuruş verip "Üstü kalsın" dedim ve havamı atıp çıktım.. Temiz 10 dakika daha yürüdükten sonra yeşil kart bürosuna ulaştım. Lise arkadaşım benden önce vardığı için o başlamış işlemlere. Oturmuş bi sandalyeye, bilgisayar başındaki herif soruyor, o cevaplamaya çalışıyor. "Sigara içiyo musun, markası ne, günde 1 paket gidiyo mu? Hmm ayda şu kadar yazıyorum.. Elektrik faturası ne kadar geliyor? Su faturası ne kadar geliyor? Ne kadarlık gıda harcaması yapıyosunuz? Televizyonunuz var mı?" gibi aptal saptal bir sürü soru. Baktım ki sorular çalışmadığım yerden çıktı (Ne bileyim lan ben ne kadar fatura geliyor, şurada ailemin yanına döneli 2 ay mı ne olmuş), çıktım döndüm evime. Şu an tükenmiş bir haldeyim.

Allah kahretsin ki, bana hiçbir seçme şansı tanımayan, "Eğer gelir testi yapmazsan hanedeki kişi başına düşen aylık geliri 1402 TL'den hesaplarım" diyen adaletsiz bir devletin vatandaşıyım.



Şimdilik bu kadar. Macera devam edecek...

2. Gün

Bu ne fırtına, bu ne tipi, bu ne kar? Bembeyaz bir şekilde vardım yeşil kart bürosuna. Yüzüm gerile gerile Ajda Pekkan'a dönüştüm. Bir Seda Sayan oldum. Gözlüklü her insanın yaşadığı sorunu yaşayarak, büroya girdiğimde ilk yaptığım iş kazağımın ucuyla gözlüklerimi silmek oldu. Geri taktığımda badem bıyıklı bir tip bana bakıyordu. Gelir testi için geldiğimi söyledim. Kimlik fotokopimi aldı, adresimi falan aldı. Bir kağıt imzalattı "Evime de gelip ne kadar fakir olduğumu kontrol edebilirsiniz, izin veriyorum" diye. Evde kaç kişinin yaşadığını sordu ve onlar için de birer dilekçe örneği verdi "doldurup imzalasınlar" dedi attı önüme. Bi de bir kağıt verdi, "Al bu kağıdı, bu yerleri dolaştır" dedi. İçimden "Çorba içerken bıyığın ağzına kaçsın e mi?" diye beddua ettim. Tapu sicil müdürlüğüne gidecekmişim üstüme bi gayrimenkul var mı diye. Sonra ilçe tarım müdürlüğüne gidecekmişim çiftçi kayıt sistemine dahil miyim, dahilsem tarımsal gelirim ne kadar diye. Bi de belediyeye gidip kayıtlı arazim tarlam falan var mı, varsa rayiç bedeli ne kadar diye dolaşacakmışım elimde kağıtlarla.

Ulan devl@, sevgili devlet, allahın belası devl@; senin yapacağın sigortayı silkeyim ben! (Silkmek: Anî bir hareketle sarsmak - TDK) Senin yapacağın uygulamaya noel baba girsin. Geyikler kovalasın seni. Ben senden nefret ediyorum, sen de benden nefret et devl@. İstemiyorum ben sigorta deme hakkımı elimden aldığın için sonsuz teşekkürler. Benden o parayı silke silke alacağını biliyorum ve beni daha az alman için böyle uğraştırıyorsun ya, senin ben adaletini de silkeyim. Belki şöyle sağlam bi silkilince kendine gelirsin...

Sonsuz sevgilerimle. Seni çok seviyorum... Öptüm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder